Danende Topluluğu olarak düzenlediğimiz Monokl Okumaları etkinliğimizin ikinci programı 30 Kasım 2019 tarihinde Önder Derneği’nde gerçekleşti.
Monokl Okumaları etkinliğimizin ikinci programında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Araştırma Görevlisi Turgay Ovalı konuğumuzdu. Erich Scheurmann’ın Göğü Delen Adam kitabının tahlilini yaptık. 2 senedir olduğu gibi bu sene de hem katılımcı arkadaşlarımızdan gönüllü olanlar hem de konuğumuz ayrı ayrı kitabın tahlilini yaptılar.

Konuğumuz Turgay Ovalı, öncelikle Monokl Okumaları ekibi olarak bu seneye özel belirlediğimiz “İnsan Olmak ve Ötekileştirmek” temamızın üzerinde durdular: “Her şeyin başı insan, her şeyin sonu insan. Bizim için şu anda insan hala alemin nüvesi, yani aslında özü. Kendisi olmadığında alemin çok da bir anlamı olmayan varlık.” Filozofların ve dinlerin de insanı nasıl tanımladıklarına dair önemli bilgiler veren Turgay Ovalı, bu tanımlamaların, yaşanılan toplumla olan ilişkisi hakkında şöyle söylediler: “Her toplum kendi dünyasında, kendi zamanında, kendi zemininde, kendi coğrafyasında geçerli olabilecek uygun şeyleri üretmiştir. Tarihsel bir süreçte, insana dair bir kavramın gelişmesi nesiller gerektiriyor.”
Konuğumuz insan tanımlamalarının önemini ve etkilerini anlattıktan sonra Göğü Delen Adam kitabının tahliline geçtiler. “Batılı antropologların sevdiği şeylerden bir tanesi, insanın doğal halini araştırmak için, bozulmamış haline gitmeleridir. İnsan nedir, kimdir, nasıl bir varlıktır, bunu anlamak için ‘ilkel’ kabilelere giderler. İlkel tabirini tırnak içinde söylüyorum, çünkü bu tâbir avrosantrik bir tâbir. Nietzsche bu konuda; ‘hem alemin sofrasına en son oturacaksın, hem de en güzel yemekleri isteyeceksin. Modern insanın çıkmazı budur’ der. Fakat Erich Scheurmann antropolog değil; o bir yazar, o bir şair ve en önemlisi de o bir vaiz” diyerek Erich Scheurmann’ın kendi ağzından, kabile şefi Tuavii’nin beyaz adam (papalagi) hakkında söylediklerini incelemeye başladılar. “Göğü Delen Adam. Göğü delmek, ilkel bir insan için muhteşem bir şeydir, tanrısal bir şeydir.” Kabile şefi Tuavii’nin, ‘Göğü Delen Adam’ olarak nitelendirdiği beyaz adamın yaptıklarını gördükten sonra bunları halkına anlatırken sürekli bir kıyaslama halinde olmasından; kendisini doğal, bozulmamış görüp, beyaz adamı bozulmuş olarak nitelendirdiğinden söz eden konuğumuz, bu eserin bir “modernite eleştirisi” olduğunu söylediler. “Bir tarafta masumiyetten kopmamış bir Samoa halkı, bir tarafta ise bütün insanlığını yitirmiş Batılı.”

Scheurmann’ın “Katolik bir vaiz” olduğunu sık sık tekrar eden Turgay Ovalı, “İnsan her şeyden önce ahlâki kurallarını, yaşadığı topluma göre belirler.” diyerek bir eserin, yazarından bağımsız olarak incelenemeyeceğini, bu durumda da Erich Scheurmann’ın bu eserde, kabile şefinin ağzından aslında kendi Papalagi’sini yazıp yazmadığını sorgulamamız gerektiğini söylediler ve sözlerini şöyle sonlandırdılar: “Etnosantrizm, ötekini, ötekinin değer yargılarıyla anlayabilmek, merkeze ötekini almak; Avrosantrizm ise Avrupa’yı merkeze almak demektir. O halde acaba Etnosantrik bir yaklaşım sosuna bulandırılmış Avrosantrik bir metin mi okuyoruz?”
Sevgiyle…
