Monokl Okumalarında Bu Hafta
05.05.2018
Danende Topluluğu olarak Monokl Okumaları’nın on dördüncü programını gerçekleştirdik.
5 Mayıs Cumartesi günü Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nde gerçekleştirdiğimiz programımızın kitabı, Rasim Özdenören’in kaleme aldığı Gül Yetiştiren Adam’dı. Program konuğumuz Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mehmet Güneş idi.
Mehmet Güneş, konuşmasına başlarken Gül Yetiştiren Adam adlı kitabın türü üzerinde durdu. Kitabın türünün roman mı yoksa öykü mü olduğunu ve hangi şartlardan dolayı roman ya da öykü olduğunu belirttikten sonra Sayın Güneş, bizleri kitaplar arası yolculuğa çıkardı desek yeridir. Gül Yetiştiren Adam kitabı için bir araya geldik lakin Dostoyevski, Mustafa Kutlu, Sezai Karakoç, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy, William Faukner, George Orwell gibi Türk ve dünya edebiyatına yön vermiş yazarları ve eserlerini de bizlere anlattı Sayın Güneş.
Mehmet Güneş, Rasim Özdenören’in kaleme aldığı Gül Yetiştiren Adam kitabını modernizmin örneklerinden olduğunu belirtti ve dünya edebiyatında en güçlü eserlerin modernist dönemlerde yazıldığını da ekledi. Sayın Güneş, konuşmasına Özdenören’in genel olarak eserlerinin özellikleri ile devam etti:
1950 yıllarında Türk edebiyatında modernist dönem başlangıcı diyebiliriz. Rasim Bey’in, eserlerinde modernist bir tarz vardır. İnsanlar gerçekçilerdir. Kişiler ne şeytandırlar ne de melektirler. İnsandırlar. Rasim Hoca, genelde insanların varoluşsal sorunlarını işler.
Sayın Güneş aynı zamanda programımızın kitabı olan Gül Yetiştiren Adam kitabı hakkındaki güzel tespitlerini de bizimle paylaştı:
Gül Yetiştiren Adam, orijinal bir eserdir. Çılgın Palmiyeler eserine teknik olarak benzerdir. Ancak Rasim Bey’e “Çılgın Palmiyeler’den etkilendiniz mi?” diye soru yönelttiğimde ise bahsi geçen kitabı okumadığını belirtmişti. Rasim Bey, Gül Yetiştiren Adam’da Sitare ve Gül Yetiştiren Adam olmak üzere iki farklı insanın hayat hikayesini anlatıyor. Her iki karakter de mutsuzdur. Bu eser iki farklı eser olarak da yayınlanabilirdi ama bu şekilde çok farklı bir eser olmuş. Akif’in yarım bıraktığı Asım karakterini Rasim Bey, Gül Yetiştiren Adam ile tamamlıyor. Akif’in Asım’ı yaşamış olsaydı Gül Yetiştiren Adam gibi yaşardı. Gül Yetiştiren Adam, Milli Mücadele zamanında cephelerde savaşıyor. Savaştan sonra ise mücadelesini Peygamberimizin sembolü olan gül yetiştirerek sürdürüyor. Sitare ise bambaşka bir dünyanın insanı. Değerlerinden yabancılaşmış biri. Ve bu yabancılaşma onu yalnızlaşmaya sürüklüyor. İçinde bulunduğu durumdan dolayı, kitapta da geçtiği gibi, intihar ediyor zaten. Sitare, tiplemesini birçok kitap ve filmde bululabiliriz. Gül Yetiştiren Adam’ın torunu da bence Büyük Doğu’yu temsil ediyor.
Doç. Dr. Mehmet Güneş Gül Yetiştiren Adam kitabını üniversitede üçüncü sınıf öğrencilerine işlediğini belirtince bizleri mutlu etti. Çünkü bu eser derslerden öte de bir anlam taşıyor.
Sayın Güneş, konuşmalarını bitirirken bizlere söylediği güzel bir cümle ile yazımıza son veriyoruz:
Vicdan, Allah’ın insana verdiği en büyük armağandır.