ÜSKÜDAR’ DA BİR YILDIZ

HEZARFEN MEHMED NECMEDDİN OKYAY

Yıl 1883, Necmeddin Efendi, soğuk bir kış günü Üsküdar’ın Toygartepe semtinde, ahşaptan yapılmış, iki katlı ve bahçeli bir evde dünyaya gelmiştir. Babası Üsküdar Şerîat Mahkemesi’nin başkatiplik ve Yeni Vâlide Câmii’nin imam-hatiplik görevlerini yapan Abdünnebî Efendi’dir, annesi ise Binnaz Hanım’dır.

Necmeddin ismi, Arapçada yıldız anlamına gelen necm kelimesiyle din kelimesinin birleşmesinden oluşmaktadır ve  “dinin yıldızı” anlamına gelir. Abdünnebî Efendi’nin bu ismi oğluna koymasına vesîle olan kişi ise komşuları Hasan Rıza Efendi’dir. Rivâyete göre bir gün Hasan Rıza Efendi, Abdünnebî Efendi’nin evinin kapısını çalar, selam verir ve bir oğlun olacak adını Necmeddin koy, der ve oradan uzaklaşır. Hasan Rıza Efendi’nin söylediklerine bir anlam veremeyen Abdünnebî Efendi o akşam rüyasında evlerinin penceresine bir kuyruklu yıldızın indiğini görür. İşte yaşanan bu olaylardan ötürü oğluna bu ismi koymuştur.

 Küçük Necmeddin, yaşıtları gibi öncelikle mahalle mektebine gitmiş ve çok başarılı bir öğrenci olarak mektebi bitirmiştir. Mektepten sonra hâfızlığa başlamış ve küçük yaşta hâfız olmuştur. Ortaöğretimini aldığı dönemde mektebin hat muallimi Hasan Talat Bey’den rik’a,

dîvânî, celî dîvânî gibi yazı çeşitlerini öğrenmiş ve icâzet almıştır. Hasan Talat Bey, azimli ve yetenekli Necmeddin’i Nuruosmaniye Medresesi’ndeki yazı odasına götürmüş ve Filibeli Hacı Arif Efendi’nin derslerine girmesini sağlamıştır.

Lise eğitiminin ikinci yılında hat derslerine gitmesine müsâade edilmeyince mektebi bırakmak zorunda kalan Necmeddin Efendi’nin bu sıralarda eline geçen bir ebru kağıdı, onun ebru sanatına yönelmesini sağlamıştır. Ebru sanatını öğrenmek isteyen Necmeddin Efendi’nin yolu ise Özbekler Tekkesi şeyhi Edhem Efendi’ye düşmüştür. Edhem Efendi’den ebru sanatının yanında kağıt boyamayı ve kağıt cilâlama sanatı olan aherlemeyi de öğrenmiştir. Hocasının vefatından sonra ebru sanatında kendi çabalarıyla ilerlemiş ve bu sanatta ‘yazılı ebru ile çiçekli ebru’ türündeki ilk çalışmaları ortaya koyan kişi olmuştur.

Hatta çiçekli ebruya, sanat çevrelerinde “Necmeddin Ebrusu” adı verilmiştir. Necmeddin Efendi’nin renk zevkini komşusu ressam Hoca Ali Rıza Bey sayesinde geliştirdiği bilinmektedir. Ebru ve hat sanatında sürekli ilerleyen Necmeddin Efendi bu sanatlarla birlikte hat sanatında kullanılan is mürekkebinin imâlâtını ve kemankeşliği yani okçuluğu da öğrenmiştir. Ok atmayı o kadar çok severmiş ki soyadı kanunu çıktığında soyadını “Okyay” olarak seçmiştir.

Farklı sanatları öğrenme isteği hiç bitmeyen Necmeddin Efendi bu seferde, ölen bir mücellitten kalan eski tarzdaki cilt kalıplarının eline geçmesiyle mücellitliğe heves etmiştir. İşe ilk önce evindeki kapağı yıpranmış kitapları tamir etmekle başlamış sonra işi

ilerletip yeni cilt kalıpları elde etmek istediği için galvanoplasti metodunu öğrenmiş ve bu sanatta da başarılı olmuştur. Bu sanatta o kadar başarılı olmuştur ki dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in  “Nutuk” nüshalarına birbirinden farklı desenlerde cilt kalıpları hazırlamış ve saray kütüphanesindeki kitapların cilt bakımını yapmakla görevlendirilmiştir.   Necmeddin Efendi, zamanını birçok sanat dalına ayırmış olmasına rağmen hiç üşenmemiş bir de bu kısıtlı zamanlarında evinin bahçesinde Hz. Muhammed’in (s.a.v.) gül ile tasvir edilmesine binâen gül yetiştirmiştir. Kendisi dört yüz çeşit gül yetiştirmiş ve bu güllerle müsabakalara katılıp, madalyalar kazanmıştır.

Hayatı boyunca hep bir şeyler öğrenen, öğreten, azîmle çalışan ve bizlere güzel bir

örneklik teşkil eden Necmeddin Efendi, emekli olduktan sonra sanat faaliyetlerini evine gelen öğrencileriyle devam ettirmiştir. İlerleyen yaşlarında gözlerinde ortaya çıkan glokom hastalığına yakalanmasına rağmen bu rahatsızlığını bahane etmemiş ve kendisini ziyarete gelenlere bilgi birikimini zevkle aktarmıştır.   Üsküdar’da bir yıldız ebedî hayatına intikal eder. Necmeddin Efendi’nin cenaze namazı kırk yıl imam-hatipliğini yaptığı Yeni Vâlide Câmii’nde kılınmış ve naaşı Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmiştir. Bizlere çok değerli hat ile ebru levhalarını ve yüzünden hiç eksik etmediği tebessüm dolu fotoğraflarını

bırakmıştır. 

KAYNAKÇA

1. DERMAN,Uğur,    “OKYAY, Mehmed Necmeddin”,  DİA,  Ankara 2007,  XXXIII, 343­-345.

2.https://youtu.be/2xzrIR0NdJc

3.https://www.youtube.com/watch?v=vqZcxTMlUzg

4.https://www.youtube.com/watch?v=613rOqgh4HA

Zeynep Karatoprak

Yazar